FinansTürk

Türkiyenin Finans Sitesi

Av. Nail Çakır

ANONİM ŞİRKETLERDE AZINLIK HAKLARI

Türk Ticaret Kanunu ve Şirketler Hukuku alanında yazılan makale ve çalışmaların büyük çoğunluğu hakim ortakların sahip olduğu hakları ve menfaatlerini açıklayıcı doğrultuda yazılmıştır…

 

Türk Ticaret Kanunu ve Şirketler Hukuku alanında yazılan makale ve çalışmaların büyük çoğunluğu hakim ortakların sahip olduğu hakları ve menfaatlerini açıklayıcı doğrultuda yazılmıştır. Çünkü, şirketi onlar yönetir, para onlardadır ve küçük yatırımcılar ise bırakın avukat tutup dava açmayı, haklarını gerektiği gibi aramaktan bile çok uzaktırlar.
       Burada yazacağım yazılarda bu eksikliği doldurmaya ve küçük yatırımcıların hakları ve  çoğunluk hisse sahiplerine karşı neler yapabileceği  konusunda sizleri aydınlatmaya çalışacağım. Yani bir nevi küçük yatırımcının sesi ve savunucusu olmaya çalışacağız.
Küçük yatırımcı hakları denince de  akla ilk olarak azınlık hakları gelmektedir.  
Azınlık hakları, anonim ortaklıklarda ortaklık sermayesinin onda birini temsil eden ortaklara, çıkar çatışmalarında çoğunlukla azınlık arasında denge sağlamak amacıyla tanınan haklardır. Sermaye Piyasası Kanunu m. 11/8 hükmü uyarınca, Türk Ticaret Kanunu’nun 341, 348, 356, 359, 366, 366 ve 377. maddelerinde esas sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahiplerine tanınan haklar, halka açık anonim ortaklıklarda, ödenmiş sermayenin en az yirmide birini (yüzde 5 ) temsil eden pay sahipleri tarafından kullanılır. 
Azınlık hakları, olumlu ve olumsuz azınlık hakları olmak üzere olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. 
Olumsuz Azınlık Hakları
Olumsuz azınlık hakları, azınlığın olumsuz oy kullanarak kararın oluşmasına engel olduğu hallerdir.
Olumlu Azınlık Hakları 
Olumlu azınlık haklarında, azınlığın kanunun kendisine hak tanıdığı hususlarda somut bir talepte bulunması söz konusudur. Olumsuz azınlık haklarından farklı olarak, sadece menfi oy kullanılması yeterli değildir, belirli bir koordinasyon ve davranış ile haklarını gerçekleştirmektedirler. Bunlardan en önemlileri;
1-) Yönetim Kurulu ve Denetçiler Aleyhine Dava Açılmasını Talep Hakkı.
2-) Bilanço Görüşmelerinin Ertelenmesi Talebi.
3-) Genel Kurulu Toplantıya Çağırma Hakkı.
   Azınlık oluşturmayan pay sahipleri, yönetim kurulunun çağrı yetkisini kullanmayacak derecede işlevsiz kaldığı hallerle sınırlı olarak genel kurulun toplanmasını mahkemeden isteyebilirken, TTK m.411 azınlık pay sahiplerine böyle bir sınırlama olmaksızın genel kurulu çağrılmasını talep etme hakkı tanımıştır. TTK m.411’e göre, azınlık pay sahipleri, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, yönetim kurulundan genel kurulu toplantıya çağırmasını veya zaten toplanacak ise görüşülmesini istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Yönetim kurulu çağrıyı kabul ettiği takdirde, genel kurul en geç kırk beş gün içinde yapılacak şekilde toplantıya çağrılır; aksi hâlde çağrı istem sahiplerince yapılır. Talep açıkça reddedildiğinde veya yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmediği takdirde ise azlık çağrı istemi ile şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine başvurabilir.
4-)Özel Denetçi Atanmasını İsteme Hakkı.
  TTK m.438, azınlık pay sahiplerine, genel kurulun red kararına karşı mahkemeye başvurarak özel denetçi atanmasını isteme hakkı vermiştir.  
 Ayrıca her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir. Bunun yanında, pay sahibinin genel kuruldan özel denetim talebinde bulunabilmesi, bazı şartların yerine getirilmiş olmasına bağlıdır. Bu şartlardan birincisi, bilgi alma veya inceleme hakkının kullanılmış olmasıdır. Anonim şirket pay sahiplerinin bilgi alma veya inceleme hakkı, Kanunun 437. maddesinde düzenlenmiştir. Özel denetim talebinde bulunulduğunda,bilgi alma veya inceleme hakkının gerçekleştiği genel kurul tutanağında özellikle belirtilir. Bu hak kullanılmadan pay sahipleri özel denetim yapılmasını isteyemez. İkinci şart, özel denetimin konusunu belirli olayların oluşturmasıdır. “Belirli” ibaresi, belli türde, nitelikte ve önemde olayı değil, olay bağlamında tanımlanabilen, içeriği ve sınırları belirli olan, genel nitelik taşımayan olayları işaret etmektedir. Belirli konu şirketin herhangi bir işi, işlemi, kararı, finansal durumu, finansman ihtiyacı, hakim şirketin (işletmenin) kararları veya şirkete verdiği kayıplar olabilecektir. Bu halde, konu ve sınırları belli olmaksızın genel nitelikteki bir denetim/teftiş talebi, bu hakkın kapsamı dışındadır.
Genel kurul, özel denetim istemini onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilecektir (TTK md.438/I).
Genel kurulun özel denetim talebini kabul etmemesi durumunda, kanun koyucu sadece azlığa bir hak tanımıştır. Bu kapsamda, TTK’nın 439/I.maddesinde, genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi halinde sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahiplerinin veya paylarının itibari değeri toplamı en az bir milyon Türk Lirası olan pay sahiplerinin üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Getirilen bu düzenleme ile genel kurul özel denetim talebini reddetmiş olsa bile talebin etkisiz kalması önlenmiş, denetim mekanizmasının harekete geçmesi sağlanmıştır.
Genel kurulun özel denetim talebini reddetmesi üzerine azlık veya paylarının itibari değeri toplamı en az bir milyon Türk Lirası olan pay sahipleri mahkemeden özel denetçi atanmasını istemişse, burada mahkemenin uygulayacağı usul farklıdır. Bu durumda, dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları gerekmektedir (TTK md. 439/II). Dolayısıyla azlık, özel denetçi atanmasını istedikleri olayda bu durumun varlığını ikna edici bir şekilde başvuru dilekçesinde açıklamalıdır. Zarardan kasıt, şirket aktiflerindeki fiili bir azalma veya umulan kardan eksilmedir.
5-) Finansal tabloların görüşülmesini erteleme.
6-) Şirketin feshini isteme
     Azınlık pay sahipleri haklı bir sebebin varlığı halinde şirketin feshi için dava açma hakkına sahiptir; ancak TTK’da “haklı sebep” tanımı yapılmamıştır. Öğretide, genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır.
 
Ayrıca, mahkeme kararlarından anlaşıldığı üzere şirketin kayda değer bir süre boyunca    ( kayda değer sürenin ne olduğu her somut olayda mahkemenin görüşüne bağlıdır) devamlı olarak kar payı dağıtımını gerçekleştirememiş olması ve şirketin devamlı olarak pay sahiplerinin haklarını ihlal etmiş ve özellikle tek bir pay sahibinin hakları ve çıkarları doğrultusunda hareket etmiş olması halinde haklı bir sebebin var olduğu kabul edilmiştir.

Bir yanıt yazın

] }